"Modernite bitiyor demedim, bitti de bütün mesele son’un tanımından geçmekte: ben son’dan çok bir uçlaşmadan bahsediyorum. Bir şey sallanıp duruyor ve sonra kendi sınırını aşıp duruyor. Bu tabi ki bir çeşit yok olmadır, ama tamamen yok olma, karşı bir şeyin alternatif olarak ortaya çıkması demek değildir. Veya bir durumun sonu değildir. Bu anlamda “uçlaşma görüngüsü” extremite diyorum. Hiper bir şeyler var, nedir bilmiyorum, ama hiperler. Bir şeyin yok olmasından çok, bir şeyin zıvanadan çıkması, aşılması söz konusu. Modern süreç öyle bir şekilde yeniden güncelleşiyor ki, artık “modern” anlamı taşımaz oluyor. Her şeye rağmen, modernitenin bir nedeni vardır veya modernitenin iyi bir kullanımı söz konusuydu. Şimdi, şüphesiz bu iyi kullanımından çıkmış durumdayız. Artık bir şeyin sınırının taşıtmasından bahsedebiliriz.
Lyotard’ın bile kendisini postmodern bir düşünür olarak kabul ettiğini sanmıyorum. Bu oyunu oynadı diyebiliriz. Güzel bir şeytan gibi kendisini savundu. Postmodern olarak algılanıp sorgulanacağını, kendisine saldırılarda bulunulabileceğini hesaba katmadı heralde. Postmodern kavramı belki de Lyotard tarafından yaygınlaştırıldı, ama bu düşünce onun kendisinden gelmiyor. Postmodern bir çeşit kandırmaca, bir takıntılı hareketti, hatta bir şaşırtma hareketiydi. Bu bakımdan, eğer simülasyonun postmodern olduğunu düşünüyorlarsa, evet niye olmasın: Simülasyon postmoderndir. Ama bana kalırsa, bu biraz indirgemecilik oluyor. Eğer böyle bir tasnif yapılırsa, global bir şekilde, “şu postmodern bu değil” diyebiliriz. Bu da onlara hemen eleştiri yapma imkanı tanır. Eğer şimdi ben bu durumda bulunuyorsam ve beni postmodernle gülünçleştiriyorsa- halbuki ben bunu üstlenmiyorum- ve bunun adına beni eleştiriyorlarsa, ne adlandrmayı, ne de eleştirmeyi kabul ediyorum. Postmodern; bir hayalet, bir çeşit kamuoyu. Bunu onlar yarattı."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder