Bu Blogda Ara

28 Aralık 2010 Salı

LOUIS ARAGON

Aynı zamanı yaşayan, fakat farklı duygulara sahip olan insanlar nasıl bir araya gelirler? Eski afili duyguların yaşanmaması bundan mıdır acaba? Habermas içinde bulunduğumuz bu sancılı durumu aslında çok güzel dillendirmektedir: “Gelip geçici, kaygan, anlık olana atfedilen yeni değer, dinamizmin kutsanmasının kendisi, kirletilmemiş, lekesiz ve istikrarlı bir şimdiki zamana duyulan özlemi ele verir.” Bugün şimdiyi tartışmayacağım bilakis eskilerden ünlü bir şairle hemhal olacağım, Fransız şair ve yazar Aragon.. Neden Aragon, çünkü o postmodern zamanın derinliksiz ve sığ duygularından uzakta büyük aşklara imza atmıştır, özellikle Moskovalı güzel Elsa'ya olan aşkı  bir efsaneye dönüşmüştür. "Elsa'nın gözleri" adlı şiir bu aşkın en anlamlı örneğidir.

ELSA'NIN GÖZLERİ

Öyle derin ki gözlerin içmeye eğildim de
Bütün güneşleri pırıl pırıl orada gördüm
orada bütün ümitsizlikleri bekleyen ölüm
Öyle derin ki her şeyi unuttum içlerinde

Uçsuz bir denizdir bulanır kuş gölgelerinde
Sonra birden güneş çıkar o bulanıklık geçer
Yaz meleklerin eteklerinden bulutlar biçer
Göklerin en mavisi buğdaylar üzerinde

Karanlık bulutları boşuna dağıtır rüzgar
Göklerden aydındır gözlerin bir yaş belirince
Camın kırılan yerindeki maviliğini de
Yağmur sonu semalarını da kıskandırırlar

Ben bu radyumu bir pekbilent taşından çıkarttım
Benim de yandı parmaklarım memnu ateşinde
Bulup yeniden kaybettiğim cennet ülke
Gözlerin Perumdur benim Golkondum, Hindistan'ım

Kainat paramparça oldu bir akşam üzeri
Her kurtulan ateş yaktı üstünde bir kayanın
Gördüm denizin üzerinde parlarken Elsa'nın
Gözleri Elsa'nın gözleri Elsa'nın gözleri.

Bu büyük aşk Elsa'nın ölümünden sonra çekmecesinden çıkan mektuplarla biter. Çünkü bu mektuplar başka erkeklerden gelmiştir ve güzel gözlü Elsa aslında söylentilere göre Aragonu defalarca aldatmıştır. Özellikle günlüğünde yazan şu cümle Aragon'u bitirmiştir: "Herkes beni sevsin, bütün erkekler bana hayran olsun istiyorum." Elsa'nın Gözleri ni yazdıran bu aşk Mutlu Aşk Yok ki Dünyada ile son bulmuştur.

MUTLU AŞK YOK Kİ DÜNYADA

Aslında hiçbir şey kar değil insana
Ne gücü ne zayıf yanları ne de yüreği
Gölgesi bir haç gölgesidir kollarını açsa
Ve kırar göğsüne bastırırken sevdiği şeyi
Tuhaf bir ayrılıktır hayatı kapkara
Mutlu aşk yok ki dünyada

Hani giydirilmiş erler bir başka yazgıya
İşte o silahsız askerlere benzer hayatı
Sabahları o yazgı için uyanmış olsalar da
Tükenmiştirler ve kararsızdırlar akşamları
Söyle yavrum şu sözleri ve sakın ağlama
Mutlu aşk yok ki dünyada

Güzel aşkım tatlı aşkım çıbanım derdim
Yaralı bir kuş gibi taşırım seni şuramda
Ve görmeden bakanlar şu halimize bizim
Süzdüğüm sözleri söylerler benden sonra
Ve her şey der demez ölür iri gözlerin uğruna
Mutlu aşk yok ki dünyada

Yaşamayı öğrenmek bizimçin geçti çoktan
Ağlasın gece içinde kalplerimiz yan yana
En küçük şarkıyı mutsuzluktur kurtaran
Her ürperiş borçlu baştan bir hayıflanmaya
Ve her kitar havası beslenir hıçkırıkla
Mutlu aşk yok ki dünyada

Acılara batmamış bir aşk söyle bana
Yıkmamış kıymamış olsun bir aşk söyle
Bir aşk söyle sarartıp soldurmamış ama
İnan ki senden artık değil yurt sevgisi de
Bir aşk yok ki paydos demiş gözyaşlarına
Mutlu aşk yok ki dünyada
Ama şu aşk ikimizin öyle de olsa
Louis Aragon-Çev. Cemal Süreya

Gerçeküstücülüğün en güzel örneklerini veren Aragon 1982 yılında (muhtemelen kafasında soru işaretleri ile) ölmüştür. Fakat şunu bilmeliyiz her duygu her bedende aynı etkiyi uyandıramayabilir. Objektivitesi olmayan bir şeyin açıklamasını yapmak biraz absürd olacağından yine aktivist şairimizle noktayı koymak doğru olacaktır."Her şey ansızın sinsice değişebilir. Yarın, bugünkü bizden eser kalmayabilir. Her şey değişebilir ama kadın ve erkek asla."



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder